2 Şubat 2010 Salı

Duygu sezginin dinamosudur

Fotoğrafta ki sarışın küçük kız büyüyünce ben oldu...



******





yazgının karalıklarında hiçken
kör kuğunun yamaklığına yelteniyorum
içimi kussam bir sürü telaş...


Kızın yüreği, bir felakettir bazen. Yürekte kaynayan volkanik yatak kurban istemektedir. Kız için sözcükler ketum bir hal aldıysa, yani hakkı ve görevi olan yerde durmuyorsa, hem yaşam için, hem kız için işkencedir. İşkenceden kaçış olanaksızdır. Dahası kızın intihar çizgisine ulaşmış konumudur. Evrende teselli adına hiçbir şeycik yoktur ona göre. Anlamın binlerce ayrıntıda gizli olduğunu keşfetmiştir. Anlamsızlığın da...


Bu kız aşk için ne yıkımlar yaşadı, yaşıyor özünde... Evet evet, bazen bir sözcük insanın dünyasını zindana çevirebilir. Aşk'ın bitmemişliği kadar acı veren başka ne olabilir ki? Vazgeçilemeyen bir imge cehennem mengenesi gibi sıkar. Orda kalp durmuştur artık. İlerlemez. Zamanını bekleyecektir en büyük olasılıkla.
Ya da 'prematüre' kayıtlı kalacaktır dosyasında.
Sessizlik!.

En güzeli değil mi bazen? Bunu da düşündüm. Bir ara siz de düşünün dilerseniz. Hele hele bir kalabalığın içinde herkesin konuşma olasılığı eşitken. Ve bir süreliğine, ilk konuşan olmamak için herkesin sustuğu anı bir düşünün. Ne saygın bir çekingenliktir o, sanki bulaşıcıdır. Ki, herkes soluğunu tutup bekler... Müthiş bir yaşam  ucudur beyinden beyine dolaşan. Aşk suskunluğu gerektirir kimi hallerde; yok yok çoğu hallerde Susmanın ardındaki sessizlik kutsaldır, denecek kadar büyülü/gizemli görünür....

Bu küçük kız büyümeseydi eğer,,,onu tanıyamayacaktı...hiç acımayacaktı,,,,hiç susamayacaktı,,,prematüre kalacaktı.........................



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder