3 Mart 2010 Çarşamba

bermuda

olanın>>> bitenle alakası yok.
senin yazdığını yaşayanların kafasında olanla alakası var.
kaderle yok, yaşamla yok.
bir yasayla var...
o yasa senin yasan ve benim yasağım.
dokunmadığında,
iyi olan o makinayı dağıtabileceğin gizli civatayı bulduğunda
bozuluyor tüm bu durum.
ve ben taze ölü
ve çocukları pek seven bir kadın olarak
yaşama bir çocuk getirmeyi and bildim.
Bunun iyi bir şey olacağına dair tezahürler de geliştirdim.
bununla ilgili maddesel kaygılar,
bu maneviyatın altında eriyip gidecek kadar kederli bir fukara toplumda yaşamanın bedeliydi,
etrafı fukaralık dolu bir topluma;
geleceği biraz parlak çocuk getirsen de aynı,
çok biraz parlak bir çocuk getirsen de aynı.
yenemeyeceğin ve yenilemeyeceğin kadar mükemmel güdülerle
 donanmış bu daireselin içinde yaptığın şeye bak!
aykırı olmak.
kendi adıma şu:

muhafezekar bir ananın nesnel bir kızı olmak
ve gerekli tüm ahlak kurallarını
bildiğin gibi koymak gibi zorunlulukların var.
anneyi kaybetmenin zulmü var.
lakin olanın> bitenle alakası yok çocuk
karışıklığın endamlı net laflarla anlaşılır yanı var mıdır ki?
türkçe buna yatkın mıdır?
bu dili konuşanlarla iletişim buna yatkın mıdır?
bu dili kullananların seninle anlaşabilme sınırları
kendi kendine biçtiğin anlaşılabilirlik sınırında mıdır?
sen salak mısın?
...
avuntunun boyutları küçülebilir.
dağ yapabilirsin gerekçeli tümsekleri.
bir de bakabilirsin, yok hayat.
benim unuttuğum bazı şeyler olduğuna dair buluntularım oldu.
-giz -denen basit umursama kendine getirdi "nasıl yaşamalı3" denklemini.
kimsenin kimseyle tutunmadığı gerçeğinde,
valideyle divanın köşesinde yaptığımız o acıklı sohbetten kaptım bunu.
...
keşkeleri tepiyorum.
bir de bakıyorum bu tortuya,
donuk bir kadın çıkıyor.
sağaltılmış duygunun kadını olmaya yönelik
eskiden beri bildiğim firdevs kadınına dönüşü özlüyorum.
çünkü hayatımda bireysel kayıplar
ve anlaşılmaz renk solmaları yaşarken
beklemediğim darbeyi yeyiverdim...
ortak aile yaşamıyla ilgili olanları,
gerçek maneviyatları kaybettim.
kurduğum işimi kaybettim.
gittiğim işi kaybettim.
olduğumu sandığım yeteneklerimi kaybetmemeye uğraşıyorum.
ısmarlama bir kadın olmamaya
ve yakın çekimde yalan söylememeye...
ve senden kaçıyorum sevdiğim
seni zorluyorum
sen beni her terk ettiğinde
ben gülümsüyorum...
ben her terk edildiğimde gülümsüyorum
martı gibi çığlık atıyorum
da yine de özlüyorum o nalet göz kapaklarını....

****dom dom kurşunu değdi***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder